4 Nisan 2012 Çarşamba

"Benim el yazım bozuk" Sezai Sarıoğlu

AYNUR ULUÇ

“Suların mezarı yok”
“Aşk dediğin haram olan şiirlerle” kesişti yolum. İçimizde... bunca yıldır birikmiş dertleri, içimizden birisinin bu kadar inceden dile getirdiğini gördükçe sevinçle buluştum her dizesiyle. Her gün farklı yerlerden okumayı düşündüm “haramtaşkir” izleri. Bir gün “bahçe” üzerinden bir gün “aşk”, bir gün “ev” üzerinden bir gün “anne”. Ama önce.... Ama önce ateş üzerinden, su üzerinden okudum her birisini. Döndüm okudum, durdum okudum. Su dışarıdan, ateş içeriden. Ateş altından, su üstünden.

Sezai “yaptığımız ilk seçim nedeniyle ateşten ve haramsudan yanayız” demişti ve eklemişti hemen peşinden: “Yine de bir cevap var sorulacak”. Sorularda sönmüş cevapları yaka yaka, cevaplarda suyu yeniden ısıtan sorulara aka aka dolandım dışından, içinden.

Anadolu kültüründe bilirsiniz ateşe su dökmek günahtır. Ateşe su dökmeme inceliğinde akarken Sivas’ta hâlâ içimizde yanan ateşe neden bir türlü su dökülemediğini, suyun neden hâlâ geciktiğini, geciktirildiğini sorgulayan şiirlerde durdum düşündüm.


“Eskiden sular seller eskiden, hayata su şakası yaptığımız eskiden’i, ateşten ve külden zarar etmeden çok öncesini” anlatan şiirlerde ateşe durup yüzümü burdum..

“Ateşi doğru yangını yanlış hatırlarken suyun ateşini çıkaran”, geçmişin ışığında bugünle "sevişirken önce bir mânâyı tamir edip, sonra su terazisinde ateş'i tartan” dizelerle içime aktım usulca...

“Uruk kentinde öpülerek okunan tableti” öptüm, sulara kalktım.

“Her ne kadar içilir yazan çeşmenin suyuna güvenmesek” de, su’yu güzellemek kolaydır. Kolaydır suya övgüler düzmek. Suya hakkını teslim ederken kirlerimizle barışan, barıştıran şiirlerde kirimi kokladım ben. Çocuklarına “daha haftanın ortası, ne çabuk kirlendiniz” diyen anne sesi duyarlığında, “dağa daha nasılsın diyen dilim, ne çabuk aşk, içim ne sevinç dağ” diyen “suya çekimli tuz şiirler” buldum kapılarımda. 

Kirini yine kirine teslim eden, huydaki kiri rüya kiriyle yıkayan şiirlere yüzümü sürdüm.

Yüzümü sürdüm, bitmez bir hevesle suyun kire, kirin suya seslendiği; suyun ateşe, ateşin küle, külün güle dönüşüp durduğu diyalektik şiirlere.


Bir yandan “Benden söylemesi dibi tutmuş bu şehrin” diye bizi bize karşı uyarırken, diğer yandan suyu sevdiğimiz kadar ateşi, ateşi sevdiğimiz kadar suyu; suyu sevdiğimiz kadar kirimizi de sevmemizi sağlayan kirelektik şiirlere kanat niyetine merhemler sürdüm…


“Aşk” dedim haram oldum, “haram” dedim aşk...


Aynur Uluç



Aşk Dediğin Haram Olur

Sezai Sarıoğlu
Yasak Meyve- Komşu Yayınları Şubat 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder